“`html
Türkiye ve İran, diplomatik temsilcilerini karşılıklı olarak Dışişleri Bakanlıklarına davet etti. Bu durum, pek yaygın bir uygulama değil. Önceki gün,
Ankara’dan Tahran’a önemli bir dosya gönderildiği
öğrenildi. Bu gelişmeler yaşanırken, Lazkiye’de Esad’a bağlı gruplar Şam yönetimine karşı isyan girişiminde bulundu. Şam, ilk sınavında sahayı kontrol etmekte sıkıntı yaşadı ve ülkedeki kaos ortamı, bazı grupları memnun etti. Şu an hassas bir dönemden geçiyoruz. Peki, burada neler oluyor? Detayları inceledim.
SURİYE’DEKİ AMACIN NE?
Şam yönetiminin amacı, ülkenin toprak bütünlüğünü sağlamak, silahlı grupları bir araya getirmek ve yaptırımları kaldırarak ekonomik durumu düzeltmektir.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın
durumu oldukça karmaşık. Ülkede işleyen bir ekonomik yapı yok. Silahlı grupların orduya entegrasyonu da zaman alacaktır. Üstelik bölgedeki bazı güçler, Suriye’yi parçalamak için her türlü fırsatı değerlendiriyor. Suriye’nin hızla toparlanmasını bekleyenler bu gerçekleri unutmamalı. Bu durum her farklı aktör için bir avantaj ya da dezavantaj yaratabilir.
İsrail, Suriye’nin dört farklı bölkeye ayrılması düşüncesini ortaya koydu. Kuzeydeki SDG/PKK ile iş birliği yapıyor. Ayrıca, İmralı’da,
silah bırakmasını talep eden PKK liderlerinden Mazlum Abdi,
İsrail’den gelecek destek konusunda memnuniyetini dile getiriyor.
İsrail Başbakanı
Binyamin Netanyahu’nun, ülkenin güneyindeki Dürzi topluluğunu kışkırtma hamlesi (1 milyar dolarlık destek paketi duyuruldu) dikkat çekici bir durum. Daha önce belirtmiştik; İsrail’in
asıl hedefi
Şam yönetimini yıpratmak ve devirmek.
İRAN VE İSRAİL, SURİYE’NİN KOMŞULARIYLA MÜCADELE EDİYOR
Karabağ, Lübnan, Suriye gibi bölgelerde İran, derin bir nüfuz kaybı yaşıyor. Bu nedenle, oldukça saldırgan bir tutum sergiliyor. İki temel strateji benimsiyor. İlk olarak,
Dini lider Hamaney,
Aralık ayında Suriye’de güçlü bir hareketin ortaya çıkacağını ifade etmişti. Aynı zamanda, Suriye’deki İran destekli gruplar da yeniden organize olmaya başladı. İkinci olarak, İran, Suriye’de kırılan direniş eksenini güçlendirmek amacıyla SDG/PKK ile işbirliği yapıyor.
Suriye üzerindeki İran ve İsrail’in tutumlarının benzer olduğunu görebiliyoruz. Diğer yanda Türkiye’nin de bulunduğu Suriye’ye komşu ülkeler ise farklı bir strateji geliştirmekte. Geçtiğimiz hafta Amman’da yapılan toplantıda Ürdün, Türkiye, Irak, Lübnan ve Suriye’nin Dışişleri ve Savunma Bakanları bir araya gelerek,
DEAŞ’la mücadele için ortak bir operasyon merkezi oluşturma kararı aldılar.
Ayrıca, Suriye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı’na yeniden katıldığı ancak bölge ülkelerinin ona yönelik finansal destek sağlama konusunda yavaş hareket ettiği göz önünde bulundurulmalı.
ABD VE RUSYA’NIN TUTUMU NEDİR?
ABD, Gazze’de İsrail’e açık destek verirken, İran’a yönelik aynı tutumu sergilememekte. Washington, Rusya üzerinden İran ile iletişime geçme isteğini açık bir dille ifade etti. Trump, Tahran’a bir mektup gönderdiğini belirtirken, İran tarafı ise, “Bize ulaşmadı” şeklinde cevap verdi. Böylece, Washington İran’ı yaptırımlarla sıkıştırmaya çalışırken, aynı zamanda bir müzakere süreci başlatmakta.
Trump’ın Suriye konusunda İsrail’in yaklaşımını benimseyip benimsemeyeceğini göreceğiz. Ancak ilk sinyaller gelmeye başladı: ABD’nin Lazkiye ile ilgili bir açıklama yaparak, “Aleviler, Dürziler, Kürtler ve Hristiyanların yanındayız” ifadesini kullanması, bu açıdan dikkate değer. Bu açıklama aynı zamanda İsrail ile de uyum gösteriyor. Ancak ABD, Şam yönetiminden saldırılara karşı bir önlem almasını istemekte. Bu durum,
Washington’ın hala Şam yönetimini muhatap aldığını
ve bu noktada İsrail’den ayrıştığını göstermektedir.
Rusya’nın durumu ise farklılık arz etmekte. Şam’da bir rejim değişikliği, Rusya’nın çıkarlarını olumsuz etkilemiş durumda. Ancak Putin, Beşar Esad ile görüşerek, ilişkilerde yeni bir sayfa açılması gerektiğine vurgu yaptı. Rusya, Suriye’deki üsleri ve limanları konusundaki çıkarlarını korumak için hareket etmekte. Fakat, bu durum,
gelişmelere göre pozisyonlarını değiştirebilecekleri gerçeğini
değiştirmiyor.
Netanyahu’nun Ruslara ilettiği “Suriye’deki varlığınızı sürdürün” mesajı kayda değer. Lazkiye’deki olayların ardından Rusya’nın ABD ile birlikte BM Güvenlik Konseyi toplantısı düzenleme çağrısı yapması da dikkat çekici. Putin’in, “Ortadoğu’da, Suriye ve Filistin dahil olmak üzere ABD ile iş birliği için ilk adımları attık” şeklindeki ifadesi de üzerinde durulması gereken bir durum.
DEVRİM MUHAFIZLARI, SDG/PKK VE BAAS EKSEBİ
Ankara ile Tahran arasındaki son gelişmeler, bu değişken tablo ışığında ele alınmalıdır. Bu bağlamda 8 Şubat’ta yaşanan trafik oldukça önemlidir.
MİT Başkanı Hakan Fidan
, Tahran’a giderek İranlı yetkililerle önemli görüşmeler yaptı. Aynı gün
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan
İranlı mevkidaşı
Abbas Arakçi
ile telefon görüşmeleri gerçekleştirdi. Görüşmelerde, İran’ın SDG/PKK’yı direniş eksenine dahil etme çabaları ve Suriye’de kurduğu silahlı gruplar masaya yatırıldı.
Özellikle, “İsrail, ABD ve Türkiye’nin Suriye’yi bölmeye yönelik girişimlerine karşı direnç göstermek amacıyla bu grupların kurulduğu” bilgisini veren (4 Mart) İran Devrim Muhafızları ile bağlantılı Fars Haber Ajansı dikkat çekti. Lazkiye’deki olaylar ise 6 Mart’ta patlak verdi.
Dışişleri Bakanı Fidan’ın
El Cezire’ye yaptığı 1 Mart tarihli açıklama önem arz ediyor. Fidan,
bölgede kimsenin baskın olmaması gerektiğine
vurgu yaptı. İran’ın SDG/PKK ile ilişkisi sorulduğunda ise “Camınıza taş atılmasını istemiyorsanız, başkasının camına da taş atmayacaksınız” şeklinde bir ilke ortaya koydu.
Bu açıklama sadece
İran’a değil, genel geçer bir prensibi ortaya koymaktadır. Ancak İranlı yetkililerden tepkiler geldi. Diplomatik temsilcilere karşılıklı olarak bakanlıklara çağrılar yapıldı (3 Mart). Tahran, Türk elçiyi
bakanlığa çağırarak
durumunu kamuoyuna duyurdu. Bu, diplomatik normlara aykırıdır.
TAHRAN’A GÖNDERİLEN DOSYADA NELER VAR?
Beşar Esad’ın 8 Aralık’ta devrilmesinin ardından, İranlı yetkililer Türkiye’yi açıkça hedef göstermeye başladı. Israil ve ABD ile işbirliği ile suçlamalarda bulunuyorlar. Bu bağlamda,
gelen tüm mesajların detaylarının yer aldığı bir dosya Tahran’a ulaştırıldı.
İran’a ihtiyatlı adım atması önerildi. Ankara, Tahran’a şunu bildirdi; “Eğer bir sorununuz varsa bunu doğrudan bize iletin, kamuoyunda değil.” Bu şekilde yapıldığında yalnızca kamuoyunuza mesaj vermiş olursunuz ki, bu da sorunları çözmüyor.” Peki, Tahran bu sorunları gerçekten çözmek istiyor mu? Bu konuda kuşkum var.
“`
More Stories
HAK-İŞ’ten Asgari Ücret Uyarısı
İstanbul’da Baraj Doluluk Oranı %75,73
Merkez Bankası açıkladı: Hanehalkı enflasyon beklentisi arttı